8 Eylül 2014 Pazartesi

AMERİKAN TİPİ HAZIRLIKÇILIK VS. TÜRKİYE REALİTESİ

Merhaba,
Blogumuzda malum begesel olarak adlandıracağımız NAT GEO TV’de yayınlanan DOOMSDAY PREPPERS (KIYAMETİ BEKLEYENLER olarak Türkçe’ye çevrilmiştir. Blogumuzdaki çevrim ile Kıyamete Hazırlananlar olması gerekiyor.) adlı belgeseli duymuşsunuzdur. Duymadıysanız bile YOUTUBE’da ilgili belgeselin bazı bölümleri parça ya da bütün halinde izlenilebiliniyor, bakmanızı tavsiye ederim.
İşte bu malum belgeseli izlediğinizde yer yer çok farklı bir hazırlıkçı profiliyle karşılaşacak, 10 senelik tuvalet kağıdı stoklayanları, ya da Türkiye’de bir polis karakolunda bulamayacağınız miktar ve tipte silah/cephaneyi (12.7mm uçaksavar gibi :) ) ölene kadar her gün bir tane sıksa bitiremeyecek tipleri bulacaksınız. 
Bu belgesele çıkan bir çok kişinin ise ben suçlu/deli/sarhoş değilim, masumum/normalim/kendimdeyim ya da en azından takıntılı değilim dediğini göreceksiniz. Bu insanları görünce (ayrıca bu uğurda harcadıkları parayı ve zamanı görünce) hazırlıkçılığı Türkiye’de yapmayı düşünemiyorsunuz bile.
Örneğin vatandaş evinin altına resmen bir mini market açmış, 18 aylık yiyecek stoklamış, üstüne sizin askerde göremediğiniz tipte silahlarla mevzi kurmuş, yetmemiş hurdaya çıkarılmış (hurda dediysek pert değil askeriyeye yeni envanter alımı yapılsın diye satılmış) bir askeri kamyon almış, kasayı karavana çevirmiş. Üstüne komşu eyaletten dere kenarı 10 dönüm arsa alıp, içine bir çukur açtırıp, bir müteahit ile anlaşıp içine hazır sığınak yaptırıp (evet hazırlıkçılık ve sığınak amerikada bir sektör artık, batık gökdelen diye bir konsept bile var :) )
onun da içine 24 aylık yiyecek vs. koyup tamam diyor… Siz de bakıyorsunuz diyorsunuz “Aga bu nedir?”…
İşte bu Amerikan tipi hazırlıkçılıktır.
Kültürü, ülkesi ve geliri bizden farklı olan Amerikalıların elbet hazırlıkçılığı da farklı olacaktır. Bu noktada bizi bekleyen iki büyük tehlike vardır. Birincisi bu kapsamda olmayacaksa zaten olmasın demek. İkincisi ise olması gerekeni bu adamlarınki olarak belleyip naktimizi ve vaktimizi boşa harcamak.
Şimdi gelelim bu kültür, ülke ve gelir farklılığı meselesine.
Kültür: Amerikan kültürü bireysellik içerir ve hayatta geldiğiniz nokta sizin eserinizdir. Temek olarak her koyun kendi bacağından asılır denilmektedir. Bu nedenle herkes malına mülküne değer verir ve korur. Tabi biz de koruyoruz. Ama meşhur 2nd amendametları (ana yasalarının 2. Maddesi) nedeniyle silah bulundurma hakkına sahiptirler. Ve bu silahları meşru müdafaada kullanmaktan pek çekinmezler. Yıllarca soğuk savaş tehdidi altında yıllarca nükleer savaşın gölgesinde yaşayan Amerikalılar için bir sabah uyandığınızda dışarısının çöle dönüşebileceği sizin kulağınıza geldiğinden daha mümkün gelmektedir. Ayrıca yıllardır dünya ortalamasından yüksek hayat standardı yaşayan Amerikalılar için gündelik bazı şeyler bile bir vazgeçilmeze dönüşebilmektedir. Nutellam olmadan yaşayamam diyip nükleer savaş ya da Kaliforniya depremi sonrasında tüketmek için 20 kavanoz nutella stoklayabilirler. Kısacası Amerikalılar sadece hayatta kalmak için değil eski yaşamlarını kafalarında devam ettirecek şekilde hazırlıkçılık yaparlar.
Ülke: ABD yer yüzündeki en büyük yüzölçüme sahip ülkelerden biri. Rusya ve Kanada’dan sonra 3.lüğü Çin ile paylaşıyor (tayvan Çin’den sayılırsa 4.). Biz ise 37. sıradayız ve ABD’nin %8.4ü büyüklüğündeyiz. Bu nedenle ABD bir çok doğal afete de ev sahipliği yapıyor.
Bu nedenle doğal afetlerin oluşma ve medyada görülme sıklığı çok daha fazla. Türkiye’de ki gibi 10 yılda bir deprem haberi gelmiyor. Sürekli ya bir fırtına, kasırga, hortum, kar fırtınası, deprem vb. haberler yapılınca halk da kardeşim burası Texas orası Seattle diyip kulağının üstüne yatmıyor. Ayrıca ülkenin büyük olması ve nüfus olarak düşünülünce ABDde km^2’ye düşen insan sayısı yaklaşık buraya göre 3 kat daha az. Bu da arsa-arazi fiyatlarına yansıyor. Stratejilerde bahsettiğimiz ikinci bir sığınma lokasyonuna erişiminiz kolaylaşıyor.
Gelir: Malumunuz Türkiye’de satın alma gücü dünya standartlarına göre pek yüksek değil. Bu durumda ABD’ye göre önemli bir miktar fark var. Vergilerin daha uygun olmasının yanında girişimciliğe ve tüketime (sonuçta tüketimi dünyaya öğretenler Amerikalılar) olan yüksek eğilim bu hazırlıkçılık felsefesinin de hızla bir sektöre dönüşmesine vesile olmuş durumda. Birbirinden beslenen medya ve endüstride bu eğilimi çeşitli senaryolar ve ortamlarda (medya zaten ortam demek) dizi, kitap, film ve video oyunu gibi formatlarda insanları hazırlıkçılık yönünde tetikliyor. Şimdi dinkenmek için eve gelen birinin haberler dışında da devamlı afet felaket yapımlarıyla karşılaşması ister istemez beyni şartlandırıyor.
Peki biz ne yapacağız. Tabi ki malum belgeseldeki gibi gaza gelip evimizi bir mini market ya da çukurcadaki bir sınır karakoluna dönüştürmeye gerek yok. Hedeflerimizi ve ihtiyaçlarımızı düzgün belirlersek uygun bir bütçe ve zaman ayırarak kendimizi oldukça rahatlatabiliriz. Öncelikle böyle nükleer savaş gibi durumları bir kenara bırakıp AFAD’ın sitesinde verdiği il il risk haritasına bakarsak ülke genelinde en büyük riskin deprem felaketi olduğunu görürüz. Kendimizi öncelikle bu felakete göre hazırlamalıyız. Ayrıca AFAD’ın van depremi raporu ve 1999 depremiyle karşılaştırmalı  analizini okumanızı tavsiye ederim. Umutmamanız gereken şey aylarca ya da yıllarca yetecek malzeme stoklama olan Amerikan tarzını aklınıza getirmeyin. Paranızı ve zamanınızı boşa harcamayın. AFAD size 72 saat(3gün) tepki süresi vermiş. Gayet dünya standardı olan bu süre van depreminde merkeze olan mesafeye göre 12-24 saat arası gerçekleşmiş. Ancak esasında kendi kurtarma ekiplerine bile 120 saate (5gün) kadar desteksiz kalabilirsiniz diyor. Yani kısa vadede 5 günlük yeme içme ve kalma ihtiyacınızı stoklayınız. Ayrıca Van depreminde çadır ve soba dağıtımında sıkıntı yaşandı. Yardım sonunda çadır başına 5 battaniye düşerken yaklaşık 6 çadıra bir soba düştü. Bu da kış şartlarında bölgede ortaya çıkan en büyük sağlık sorunun grip ve üst solunum yolu enfeksiyonu olmasına sebep oldu. Kısaca kıyamete değil ama afete hazırlık şart.
Görüşmek üzere…

1 yorum: