23 Eylül 2014 Salı

HAZIRLIKÇILIK İÇİN FAYDALI HOBİLER VE GRUPLAR

Merhabalar...

Askere gidenler bilirler. İnsana saçma, gereksiz ya da zahmetli gelen pek çok uygulama vardır.
Fakat bu tür uygulamaların pek çoğu genellikle biz kendimizi oraya kısa bir dönem için ait hissetmemizden kaynaklanır. Genel olarak ordu kurumunun en önem verdiği şey teyakkuz durumunun korunmasıdır. Çünkü ihtiyacın ne zaman ortaya çıkacağı bilinmez. Bu nedenle ne zaman ihtiyaç duyacağımızı bilemeyeceğimiz malzemeleri ya da yetenekleri bir arada ve faydalı şekilde tutmak bir süre sonra bize yine askerlik gibi saçma, gereksiz ve zahmetli gelecektir.

Bunun önüne geçmek için uygulanabilecek en faydalı ve pratik yaklaşım bizi felaket anına hazır tutacak hobilere ve gruplara yönelmektir.

Örneğin kendimiz için çadır almak istiyoruz... Çadırı almak çok kolay bir şey, yerimizden bile kalkmadan internetten alıyoruz... İki-üç gün sonra kargo ile kapımıza geliyor... Bir köşeye atıyoruz... Yıllar geçiyor, belki çadırın varlığını unutuyoruz... Bu durumda bir ihtiyaç ya da felaket anında, gecenin bir yarısı karanlıkta, stress, adrenalin ve/ya yorgunlukla bu çadırı kurabileceğinizi düşünüyor musunuz?

İşte bu nedenle çadırı evin karanlık mahzenlerine atıp unutmak yerine mevsimsel, ya da yılda bir defa bir şekilde kullanmamız lazım... Eğer bu çadırı evimin salonunda ayda bir sadece  kurup kaldırayım derseniz işte bu aynen askerdeki size saçma ve zul gelen bir uygulamaya dönüşecektir. hatta sizi böyle salon ortasında çadır kurarken gören birisi de hakkınızda sizin askerde durduk yerde tank paleti söküp takan adamlar hakkında kafanızda canlanan şeylerin paralelini düşünecektir.

Şöyle düşünün "Sn son ne zaman lastiğiniz patladı?", "gecenin bir yarısı şehirler arası yolda kışın giderken lastiğiniz patlasa ne yapacaksınız?"...

Hazırlıkçılık gerçekten zor bir şey... Bu nedenle bu işi yapmanın en güzel ve kolay yönü kendinizi size bu konuda fayda sağlayacak hobilere yöneltmek...

İstanbul Depreminden sonra yapılacak yardım dağıtım faaliyetlerinde ortaya çıkacak manzaraların 10da1ine örnek olarak aşağıdaki videonun 3:30dan sonrasını lütfen izleyin:

http://www.youtube.com/watch?v=-YnznEiF1iA


Bu ise 2011de ki Japonya'daki depremdeki manzara...
http://i.dailymail.co.uk/i/pix/2011/03/13/article-1365569-0B28AC5200000578-666_964x475.jpg
Maalesef Türkiye'de hazırlıklı olmak ayrıca önem taşıyor...

Bu amaçla hobilerimizi kampçılık, trekkingcilik, orientering gibi daha çok outdoor ve fiziksel aktiviteler ile tamamlayıp kendimizi aşağıdaki topluluklara üye olarak kendinizi hem geliştirebilir hem de her an hazırlıklı olma yolunda ilerleyebilirsiniz...
http://www.trac.org.tr/
http://www.akut.org.tr/
http://www.mag.org.tr/tur/mag.asp


9 Eylül 2014 Salı

VAN depremi notları (AFAD raporundan bazı rakamlar)



24 saat içinde 9bin çadır-25bin battaniye-4 bin soba. (1 çadıra 2.7 battaniye, 0.44 soba)
8 kasımdaki depreme kadar ise 58000 çadır, 283000 battaniye ve 8701 soba bölgeye ulaşmıştır. (1 çadıra 4.9 battaniye 0.15 soba)
Konteynıra geçiş 3 ay sonra (24 Ekim’den 24 Ocak’a kadar çadırda kalındı)
Kalıcı konuta geçiş 10 ay sonra (yaklaşık 7 ay konteynırda kalınmış)
160bin kişi bölgeyi terk etmiş
189bin yapıdan 49bini (%26) yıkık/ağır hasarlı
Tüm binalarda hasarsızlık %23…
Deprem sonrası en çok görülen bulaşıcı hastalıklar solunum yolları enfeksiyonu, grip ve benzeri hastalıklar… (Isınma ve Hijyen sorunları)
Ülkemizde 1950 yılından günümüze 7.0 ve üzeri şiddette  yedi(7) adet deprem meydana gelmiştir.
Son 58 yılda ülkemizde 400binden fazla bina deprem nedeniyle yıkılmıştır. Yıulda ortalama 7000 bina yapmaktadır.
Bölgeye gönderilen arama kurtarma ekiplerinin %57si ilk 24 saatte, %28(toplamda %85)i ise 2. ve 3. günde giderken, sağlık personeli sayısı ilk gün %24ü, 2-3 gün %6sı ve ikinci deprem yaşandığında ise (8 kasım) kalan  %70’lik kısım bölgeye ulaşmıştır.
Ağır hasasrlı yapıların %74ü, orta hasarlı yapıların %81i ve az hasarlı yapıların %80ini konutlar oluşturmaktadır.
Arama kurtarma zayıf yönler:
• Bölgeye giden ilk uçaklara önem derecesine bakılmadan tüm personelin bindirilmesi.
• Köpekli arama/kurtarma çalışmalarında, operasyon bölgesinde veteriner hekimlerin
ve ilgili tıbbi malzemenin bulunmaması.
• Operasyon bölgesinde görev yetkinliği belli olmayan köpeklerin bulunması.
• Ceset arama köpeklerinin yetersizliği.
• Bölgeye giden ekiplerin enkazlara yönlendirilmesine sıkıntılar yaşanması.
• Halkın edindikleri farklı bilgi ve duyumlara göre ekipleri çalışılan enkazdan başka bir
enkaza yönlendirmeye çalışmaları.
Barınma hizmetleri zayıf yönler:
• Çadır ve gıda dağıtımında güvenlik boşluğundan kaynaklı olarak sistemik problemlerin
ortaya çıkması ve ihtiyaç sahiplerinde çadır ulaştırmada gecikilmesi.
• Çadırkentler için kurulacak alanların önceden tespit edilememiş olması.
• Gelen yardımların depolanacağı alanların tespit edilememiş olması.
• Depo alanında tasnif ve dağıtım yapacak personel eksikliklerinin olması.
• Çadırların bir kısmının mevsim koşullarına uygun olmaması.
• Deprem nedeniyle yoğun göç hareketlerinin sosyal problemlere yol açması.
• Havanın bulutlu olması nedeniyle uydu görüntülerinin net olarak elde edilememiş
olması.

PREPPING IN TURKEY



With the widely known serial documentary of National Geographic (aka Doomsday Preppers-DPs) the concept of prepping and survivalizm now become known by the countries that even heard of them. As the show made it on air the Turkish audience was shocked as they are shown the examples of USA citizens that sacrificed their money (in too many cases lots of money), their living styles and (even on the extreme cases) their common sense.

Even though living on an earthquake zone that covers %95 of the country land area, the Turkish people ignored the concept of prepping and forgot the reality of other disasters (like flood which become a standard on Turkish cities due to unplanned urban construction). The Turkish/Islamic culture which lacks the value of human life, preparation and planning causes people to live their lives in utter ignorance about their future.

Understanding this life style of the Turkish people, when they saw some people on the DPs mentioning how they stocked ten years worth of toilet paper or two years of peanut butter, or converting their backyard to a Forward Operation Base (FOB). This also includes batmobile style bug out vehicles (which costs hundred thousand dollars in Turkey even stripped naked due to high taxes) or custom designed shelters buried into middle of no where (as real estate property prices skyrocketed in Turkey which has ~%8 of USA area and 3 times more crowded per km^2 than USA)…

However this has to change and Turkish people have to become a special type of preppers as the earthquakes of 1999 and the more recent Van earthquake at 2011 make it clear that we need to be prepared in a different way.

Considering lots of the population in Turkey lives in big cities and in apartments (like New York) and have much less disposable income, Turkish people must prepare in a different way and scale than a typical American. Maybe we can call it not a doomsday prepping but disaster prepping…

By the way this is the first English article of my blog. My blog aims to warn Turkish people about disaster preparedness and since lots of Turkish people does not know English, most of my Turkish content is actually translation of general prepper theory or practices to this language. However I want to discuss general things about disaster or apartment prepping with world wide preppers (especially Europeans since the way of city culture is more like in Turkey) in English…

Thank you for reading my blog.

8 Eylül 2014 Pazartesi

AMERİKAN TİPİ HAZIRLIKÇILIK VS. TÜRKİYE REALİTESİ

Merhaba,
Blogumuzda malum begesel olarak adlandıracağımız NAT GEO TV’de yayınlanan DOOMSDAY PREPPERS (KIYAMETİ BEKLEYENLER olarak Türkçe’ye çevrilmiştir. Blogumuzdaki çevrim ile Kıyamete Hazırlananlar olması gerekiyor.) adlı belgeseli duymuşsunuzdur. Duymadıysanız bile YOUTUBE’da ilgili belgeselin bazı bölümleri parça ya da bütün halinde izlenilebiliniyor, bakmanızı tavsiye ederim.
İşte bu malum belgeseli izlediğinizde yer yer çok farklı bir hazırlıkçı profiliyle karşılaşacak, 10 senelik tuvalet kağıdı stoklayanları, ya da Türkiye’de bir polis karakolunda bulamayacağınız miktar ve tipte silah/cephaneyi (12.7mm uçaksavar gibi :) ) ölene kadar her gün bir tane sıksa bitiremeyecek tipleri bulacaksınız. 
Bu belgesele çıkan bir çok kişinin ise ben suçlu/deli/sarhoş değilim, masumum/normalim/kendimdeyim ya da en azından takıntılı değilim dediğini göreceksiniz. Bu insanları görünce (ayrıca bu uğurda harcadıkları parayı ve zamanı görünce) hazırlıkçılığı Türkiye’de yapmayı düşünemiyorsunuz bile.
Örneğin vatandaş evinin altına resmen bir mini market açmış, 18 aylık yiyecek stoklamış, üstüne sizin askerde göremediğiniz tipte silahlarla mevzi kurmuş, yetmemiş hurdaya çıkarılmış (hurda dediysek pert değil askeriyeye yeni envanter alımı yapılsın diye satılmış) bir askeri kamyon almış, kasayı karavana çevirmiş. Üstüne komşu eyaletten dere kenarı 10 dönüm arsa alıp, içine bir çukur açtırıp, bir müteahit ile anlaşıp içine hazır sığınak yaptırıp (evet hazırlıkçılık ve sığınak amerikada bir sektör artık, batık gökdelen diye bir konsept bile var :) )
onun da içine 24 aylık yiyecek vs. koyup tamam diyor… Siz de bakıyorsunuz diyorsunuz “Aga bu nedir?”…
İşte bu Amerikan tipi hazırlıkçılıktır.
Kültürü, ülkesi ve geliri bizden farklı olan Amerikalıların elbet hazırlıkçılığı da farklı olacaktır. Bu noktada bizi bekleyen iki büyük tehlike vardır. Birincisi bu kapsamda olmayacaksa zaten olmasın demek. İkincisi ise olması gerekeni bu adamlarınki olarak belleyip naktimizi ve vaktimizi boşa harcamak.
Şimdi gelelim bu kültür, ülke ve gelir farklılığı meselesine.
Kültür: Amerikan kültürü bireysellik içerir ve hayatta geldiğiniz nokta sizin eserinizdir. Temek olarak her koyun kendi bacağından asılır denilmektedir. Bu nedenle herkes malına mülküne değer verir ve korur. Tabi biz de koruyoruz. Ama meşhur 2nd amendametları (ana yasalarının 2. Maddesi) nedeniyle silah bulundurma hakkına sahiptirler. Ve bu silahları meşru müdafaada kullanmaktan pek çekinmezler. Yıllarca soğuk savaş tehdidi altında yıllarca nükleer savaşın gölgesinde yaşayan Amerikalılar için bir sabah uyandığınızda dışarısının çöle dönüşebileceği sizin kulağınıza geldiğinden daha mümkün gelmektedir. Ayrıca yıllardır dünya ortalamasından yüksek hayat standardı yaşayan Amerikalılar için gündelik bazı şeyler bile bir vazgeçilmeze dönüşebilmektedir. Nutellam olmadan yaşayamam diyip nükleer savaş ya da Kaliforniya depremi sonrasında tüketmek için 20 kavanoz nutella stoklayabilirler. Kısacası Amerikalılar sadece hayatta kalmak için değil eski yaşamlarını kafalarında devam ettirecek şekilde hazırlıkçılık yaparlar.
Ülke: ABD yer yüzündeki en büyük yüzölçüme sahip ülkelerden biri. Rusya ve Kanada’dan sonra 3.lüğü Çin ile paylaşıyor (tayvan Çin’den sayılırsa 4.). Biz ise 37. sıradayız ve ABD’nin %8.4ü büyüklüğündeyiz. Bu nedenle ABD bir çok doğal afete de ev sahipliği yapıyor.
Bu nedenle doğal afetlerin oluşma ve medyada görülme sıklığı çok daha fazla. Türkiye’de ki gibi 10 yılda bir deprem haberi gelmiyor. Sürekli ya bir fırtına, kasırga, hortum, kar fırtınası, deprem vb. haberler yapılınca halk da kardeşim burası Texas orası Seattle diyip kulağının üstüne yatmıyor. Ayrıca ülkenin büyük olması ve nüfus olarak düşünülünce ABDde km^2’ye düşen insan sayısı yaklaşık buraya göre 3 kat daha az. Bu da arsa-arazi fiyatlarına yansıyor. Stratejilerde bahsettiğimiz ikinci bir sığınma lokasyonuna erişiminiz kolaylaşıyor.
Gelir: Malumunuz Türkiye’de satın alma gücü dünya standartlarına göre pek yüksek değil. Bu durumda ABD’ye göre önemli bir miktar fark var. Vergilerin daha uygun olmasının yanında girişimciliğe ve tüketime (sonuçta tüketimi dünyaya öğretenler Amerikalılar) olan yüksek eğilim bu hazırlıkçılık felsefesinin de hızla bir sektöre dönüşmesine vesile olmuş durumda. Birbirinden beslenen medya ve endüstride bu eğilimi çeşitli senaryolar ve ortamlarda (medya zaten ortam demek) dizi, kitap, film ve video oyunu gibi formatlarda insanları hazırlıkçılık yönünde tetikliyor. Şimdi dinkenmek için eve gelen birinin haberler dışında da devamlı afet felaket yapımlarıyla karşılaşması ister istemez beyni şartlandırıyor.
Peki biz ne yapacağız. Tabi ki malum belgeseldeki gibi gaza gelip evimizi bir mini market ya da çukurcadaki bir sınır karakoluna dönüştürmeye gerek yok. Hedeflerimizi ve ihtiyaçlarımızı düzgün belirlersek uygun bir bütçe ve zaman ayırarak kendimizi oldukça rahatlatabiliriz. Öncelikle böyle nükleer savaş gibi durumları bir kenara bırakıp AFAD’ın sitesinde verdiği il il risk haritasına bakarsak ülke genelinde en büyük riskin deprem felaketi olduğunu görürüz. Kendimizi öncelikle bu felakete göre hazırlamalıyız. Ayrıca AFAD’ın van depremi raporu ve 1999 depremiyle karşılaştırmalı  analizini okumanızı tavsiye ederim. Umutmamanız gereken şey aylarca ya da yıllarca yetecek malzeme stoklama olan Amerikan tarzını aklınıza getirmeyin. Paranızı ve zamanınızı boşa harcamayın. AFAD size 72 saat(3gün) tepki süresi vermiş. Gayet dünya standardı olan bu süre van depreminde merkeze olan mesafeye göre 12-24 saat arası gerçekleşmiş. Ancak esasında kendi kurtarma ekiplerine bile 120 saate (5gün) kadar desteksiz kalabilirsiniz diyor. Yani kısa vadede 5 günlük yeme içme ve kalma ihtiyacınızı stoklayınız. Ayrıca Van depreminde çadır ve soba dağıtımında sıkıntı yaşandı. Yardım sonunda çadır başına 5 battaniye düşerken yaklaşık 6 çadıra bir soba düştü. Bu da kış şartlarında bölgede ortaya çıkan en büyük sağlık sorunun grip ve üst solunum yolu enfeksiyonu olmasına sebep oldu. Kısaca kıyamete değil ama afete hazırlık şart.
Görüşmek üzere…

BUG OUT BAG (SIVIŞMA/DEPREM ÇANTASI) HAKKINDA KISIM-2

Merhaba,
Bir önceki kısımda hazırlamamız gereken BOB (Sıvışma çantamız)’ın kişisel bilgilerimiz, mal varlığımız, kalifikasyonumuz ve ihtiyaç duyabileceğimiz maddi meblağın hazırlanışından bahsetmiştik.
Bu kısımda ise BOB kapsamında yaşamsal içerikte önem kazanan şeylerden bahsedeceğiz. Öncelikle arazide çalışan, doğada tatil ya da hobisi olan ya da komando olarak askerliğini yapan herkesin bildiği bir şey vardır. Çantanıza ne kadar şey alırsanız o kadar şey taşırsınız. Yani arabanızın bagajında 6 aydır gezdirdiğiniz yangın söndürücü ya da çocuğunuzun plaj oyumcaklarının aksine sırtnızda taşıdığınız yarım litrelik pet şişeyi emin olun 15-20 dakikada hissedersiniz. Bu nedenle arazide ya da dışarıda ihtiyacımız olan şeyleri yanımıza çok limitli bir şekilde alabiliriz. Tabiri caiz ise yükümüzü eşek gibi biz taşıyacağımız için semerimizin altın değerinde olması gerekir. Dünyanın en büyük çantasını bile alsanız sırtınızda taşıyabileceğiniz ağırlık limitli olduğu için çantanızı oluştururken öncelikle önem sırasına göre bir liste yapmanızı, sonra ise yerleştirdiğiniz her 4-5 kalemde bir çantanızı tartmanızı tavsiye ederim. Böylelikle kendinize ve çantanıza zarar vermemiş olursunuz.
Öncelikle bu kısımdaki malzemeleri beş gruba ayırabiliriz:
1- Su
2-erzak
3-giysi
4-konaklama(battaniye/uyku tulumu-mat-çadır)
5-diğer
Öncelikle bir numaralı kısımda su var.
Yanımızda belli miktar su olmalı. Ancak su hafif olmadığı için iklime göre 3 ya da 4 adet 1.5 lt’lik su bizi idaeeli kullanımda iki gün kadar idare edecektir.
İki numaralı maddedde ise erzak var. Temel olarak konserve ve kuru gıdadan ibaret olan bu grup yine 2-3 gün bizi götürmeli. Bunun için mümkün olduğunca öğünlük düşünmeli, yüksek kalorili, az susatan ve uzun süre dayanan yiyecekler düşünülmeli.
Yiyecek seçiminden kasıt ekmek yerine lavaş tercih etmek gibi düşünülebilinir. Zira ekmek hem kuruma ya da küflenme yaparken, aynı zamanda ter kaplarken lavaş hem daha geç bozulur hem de daha az yer kaplar.
Üç numaralı giysi kısmında ise kişisel hijyenimiz için yedek iç çamaşırı/çorap ve bölgesel duruma göre kazak/içlik/mont/yağmurluk gibi seçenekleri bulundurmalıyız. Antalyadaki birinin atkı bereye ihtiyacı olmadığı gibi, erzurumdaki birinin de 4 adetten fazla atlet/tshirt almasına gerek yoktur.
Dört numaralı madde olan barınma grubu esasında en kolay olanı. Yaşadığınız iklime uygun katlanabilir su geçirmez bir çadır ve bunun içinde daha rahat kalmanızı sağlayacak mat(yere serilerek hem yeri yumuşatır hem de soğuğu keser) ve güzel bir uyku tulumu daha uygun bir konaklama sağlayana kadar sizi rahat ettirecektir.
Bu ekipmanlar hali hazırda kompact ve portatif olması amacıyşa tasarlandığından sandığınızdan daha hafif ve derli toplu olacaktır.
Beşinci grup olan diğer grubu ise dananın kuyruğununz koptuğu ve çoğu kişinin tartıştıpı kısımdır. Genel olarak el/baş feneri, radyo, yedek pil, temel yemek ekipmanı (çatal kaşık ocak vs) ilk yardım seti, bölgenin haritası/planı gibi unsurları içerir. Bu konuda abd’nin http://www.ready.gov/build-a-kit sayfasına bakabilirsiniz. Ayrıca google da “survival kit” olarak aratırsanız oldukça faydalı bilgilere erişebilirsiniz. İlerleyen dönemde özellikle “build-a-kit” sayfasını burada size tercüme etmeye çalışacağım. Ayrıca “kızıl haç” örgütünün 95$a sattığı delüks setin içeriğini yine örnek olsun diye yazıyorum:
.çok cepli sırtçantası
.pilli el feneri (2 adet D pille)
.elle çalıştırılan kurma kollu cep radyosu
.acil durum bezi (10cm×15cm)
.ıslak mendil (tekli paketli)
.kalem fener
.2400 calorili 5 yıl raf ömürlü yiyecek paketleri
.yarım ltlik su paketleri
.tıbbi maske
.yağmur pançosu (çok faydalı)
.koli bandı
.13 ltlik su torbası
.düdük
.diş fırçası ve macunu, şampuan, losyon, sabun, deodorant, banyo lifi, tarak, jilet, havlu
.45 parça ilk yardım seti (cımbız, kompres, yara bandı, flaster, antiseptik bez, el dezenfektanı, gazlı bez, eldiven
http://www.redcrossstore.org/item/321405
95$ olan bu set takribi 5 kilo. Ancak içerisinde su, giysi ve panço dışında diğer gruplardan maşzeme yok. Ama diğer grubu için gayet faydalı bir gruplama diyebiliriz. Bu sete şahsen bir çakı, multitool (leatherman diye aratabilirsiniz), çakmak/kibrit, telefon/telsiz gibi ilaveler yapmayı düşünebiliriz.
Burada unutulmaması gereken nokta bu çantanın aynısının gün içerisinde çoklukla bulunduğumuz mekanlarda da olmasıdır. Yani çanta yaptık ama günde 12 saat dükkanda çalışıyoruz. Evdeki çantanın faydası olmayacaktır.
BOB’U DAHA DA DETAYLANDIRMAK NİYETİYLE GÖRÜŞMEL ÜZERE…

BUG OUT BAG (SIVIŞMA/DEPREM ÇANTASI) HAKKINDA KISIM-1

Merhabalar,
Daha önce genek olarak hazırlıkçı stratejilerinden kısaca bahsetmiştik. Şimdi ise strateji olarak değerlendiremeyeceğimiz, her bir bireyin kendisi için kesinlikle hazırlaması şart olan BUG OUT BAG (BOB) yani SIVIŞMA ÇANTASI’ndan bahsedeceğiz.
İster hazırlıkçı olun isterseniz olmayın bu tarz bir çantanızın mutlaka olması gerekmektedir. Bu çanta size felaket anında (ki bu felaket illa deprem, sel gibi doğal afetler olmak zorunda değil, evinizde ya da komşunuzda çıkan bir yangın, salon duvarınızdan içeri giren freni patlamış bir kamyon gibi çok daha minik ölçekli bir felakette olabilir) düşünmeden ve zaman kaybetmeden bulunduğunuz yeri terk etme imkanı verir. Mesela zaman zaman haberlerde görürsünüz, Bulgaristan baraj kapaklarını açıyorum der, ve bundan bir kaç saat sonra trakyadaki şehirlerimizde çatılardan toplanan vatandaşlarımız beni al diye el sallar. Ya da 24 mayıs 2014’teki Gökçeada depremindeki gibi vatandaşlar kendilerini sokağa atar, ya da alt komşusunda yangın çıkan birisi itfaiye tarafından dumandan zehirlenmesin diye merdivenle dışarı alınır. Bunlar çok kısa sürede olan ve/ya adrenalin hormonunun panik duygusuna yarenlik ettiği anlar olduğundan olay esnasında kendimizi kurtarır ve badireyi atlattığımızı zannederiz. Ancak bir kıvılcım ya da bir sarsıntıya bakan bu felaketlerin açtığı yaraları sarmak oldukça uzun zaman alabilmektedir.
Örnek olarak farzedelim alt katımızdaki komşumuzun evinde yangın çıktı. Yoğun dumandan dolayı eve çıktık ve itfaiye de bizi merdivenle aldı. Tam olay bitti derken maalesef alevler bizim dairemizi sardı ve evimiz zarar gördü. Sadece maddi zarar gördüğümüz bu olayda kimi kimlik belgelerimiz, diplomalarımız, banka hesap bilgilerimiz ya da ehliyetimiz gibi kişisel bilgilerimizi ispatlayan belgelerimizi de kaybettik. Maddi zararımızın üstüne bir de düşünün bir akrabanızın evinde kalacaksınız ama bankadan para çekmek için bile kim olduğunuzu ispat edecek bir tek belge yok. Ya da deprem anında zaman gece yarısı ve dışarıda aralık ayazı var. Siz pijamanızla kendinizi dışarı attınız ama artçı korkusundan ne eve girebiliyorsunuz ya da anahtarınızı cüzdanınızı ya da telefonunuzu almadığınız için kapanan kapınızdan ötürü sevdiklerinizle iletişim kuramıyorsunuz. Oysa ki bu tip temel ama önemli şeylerden yeter miktarda bir sırt çantasına koysanız ve bu çantayı (sadece bu çantayı) evden çıkarken almış olsanız bu tarz sorunları hiç yaşamayacaktınız.
Ne dediğimi daha iyi anlamak için 17 ağustos 1999 depreminin ilk anlarını aktaran youtube’daki videoları izleyebilirsiniz. Bu depremden sonra olan 12 kasım 1999’daki düzce depreminde insanlar saat 18:57deki depremin ardından soğuk hava ile başbaşa kaldılar.
Kısaca afetten minimum zarar görsek bile, kısacası yılan bize dokunmayacak olsa bile bu tarz bir çantanın olması size hiç beklemeyeceğiniz faydalar sağlayacaktır. Ben bunu bebek kızımı acile götürmek zorunda kaldığımda anladım. Bir anda kendime ve ona ait belgeler, ev ve araba anahtarı gibi objeler ve yedek şarj cihazı gibi şeyleri 10 saniyede yanınıza alıp hızla hedefe yönelmek ve o telaşla tekrat geri dönmemek zorunda kalmak güzel bir histi.
BOB’un önemini yeterince anladıysak bu çantayı kafamızda (ve tabiki Türkiye gerçeği kapsamında değerlendirmek lazım). Ben bu çantayı kişisel ve yaşamsal olarak ikiye ayırma taraftarıyım. Yaşamsal kısmı ileride daha detaylı netleştireceğim. Ama çoğu kişinin atladığı kişisel kısma vurgu yapmak istiyorum daha çok şu anda.
Kişisel çantanın içine öncelikle kendimizin ve ailemizin nüfus cüzdanı, ehliyet ve aile cüzdanı gibi kimliklerimizin fotokopisini koyuyoruz. Bundan sonra tapu, araç ruhsatı, banka cüzdanı-hesap kaydı, sigorta poliçesi, diploma  gibi mal varlığımızı ve yetkinliğimizi belgeleyen evrakların fotokopilerini koyuyoruz. Son olarak belli miktar nakit para, telefon kartı, ulaşım kartı, varsa ikinci bir bankanın (tercihen devlet bankası) içinde bir miktar paramız olduğu bankamatik kartını koyuyoruz. Bunlara bir de klasik 3310 gibi ya da 1100 serisi gibi sadece arama yapabildiğimiz ancak şarjı çok uzun giden ve dayanıklı bir cep telefonuyla yedek bataryasını  (15-20tl) şarj aletiyle ve bir tane kontörlü hatla koyarsak (6 aydan 6 aya minimum miktar yüklenerek deaktive olması engellenmiş) başımıza bir ley geldiğinde kim olduğumuzu, maddi olarak ne kadar zarar gördüğümüzü ve akrabalarımız ya da devlet birimleriyle iletişimi sağlayacak bir iletişim aygıtımız olacaktır. Tabi koyacağımız cep telefonuna acil durum numaraları ve akrabalarımızın numaralarını kaydetmeyi unutmayın. Zira artık annemizin babamızın numarasını bile ezbee bilemeyebiliyoruz.
Bunun bir sonraki aşaması bu fotokopileri notere aslı gibidir onayının yaptırılması ve bu belgelerin su geçirmez bir şekilde çantada saklanması.
Ayrıca noter onayı (yaptırmazsanızda fotokopi sırasında) sonrası bu belgeleri tarayıp şifreli bir zip dosyasıyla emailinizde saklarsanız kıta bile değiştirseniz bu belgelere erişimiz olabilir.
ÇANTANIN YAŞAM KISMI MUHTEVİYATINI KONUŞMAK ÜZERE…

7 Eylül 2014 Pazar

BUG OUT (SIVIŞMA) STRATEJİSİ

Merhaba,
Bir diğer temel hazırlıkçı stratejisi olan BUG OUT ile karşınızdayız. Bu strateji temel olarak normalde ikame ettiğimiz yerin haricinde bir noktada hazırlık yapıp, felaket anında bir şekilde bu noktaya ulaşıp badireyi bu noktada atlatmaya çalışmaktan ibaret. Bu stratejinin temellerinde bir kaç neden yatıyor. Birincisi normalde yaşanılan yerin hazırlıkçılık için yeterli alana sahip olmaması nedeniyle kısıtlı kaynağımızı hiç buraya harcamamak istememiz olabilir. İkinci bir neden ise yaşadığımız yerin yeterince güvenli olmaması olabilir. Sonuçta yaşanabilecek felaketten (deprem vb.) ya da bir ayaklanma durumunda kalabalık bir semtte bir apartman dairesinde ne kadar kalabilirsiniz. Tabi bu yöntem için gidebilecek en az ikinci bir mekanınızın olması lazım. Akrabalarınızın memleketteki evi, size ait bir bağ/dağ evi, bir arsadaki prefabrik yapı gibi bir mekana ihtiyacınız vardır. Yalnız burada daha da farklı bir strateji izleyen hazırlıkçılar da var. Bu arkadaşlar ikinci noktalarını direk ulaşım aracını nihai saklanma noktaları olarak seçebilmektedir. Tabi bu araç bir karavan, bir tekne ya da dönüştürülmüş bir otobüs olabilir.
Bu noktada önemli bir nokta da BUG OUT yapılması için zaman zaman bir BUG OUT VEHICLE (SIVIŞMA ARACI)'na da ihtiyacımız vardır. Eğer gideceğimiz gerde hazırlıklarımız tastamam ve gidiş yolumuz OFF-ROAD olmayan bir güzargah ise her gün bindiğimiz aracı düşünebiliriz. Ancak gideceğimiz yerde hazırlıklarımız tam değilse ve bir miktarını (ya da tamamını) yanımızda götürecek isek, veya gideceğimiz yere olan ulaşım OFF ROAD bir güzergah üzerinden olacak ise (ki felaket anlarında yolların tıkanması çok muhtemel olacaktır) her gün işe gidip geldiğimiz arabadan daha farklı bir vasıta düşünebiliriz. Genellikle sadece ulaşım amacıyla araç seçen yanlız hazırlıkçılar OFF ROAD bir arazi motorsikleti kullanarak hem tıkanıklıktan hem araç maaliyetinden hem de kulkanmadıkları aracı koyacak alandan tasarruf ederler. Ancak birden fazla kişi iseniz, ya da hazırlıklarınızın bir kısmı ya da tamamını yanınızda götürecekseniz 4x4 ve büyük bagajı olan pick up, stationwagon ya da jeep tarzı bir araç daha uygun olacaktır.
Eğer kalacağınız ikinci destinasyon aracınız olacaksa, yani aracınız bir karavan ise bu durumda iyi bir yol planı yapmanızda fayda var. Zira bu durumda oldukça fazla miktarda yakıta, aynı zamanda tarfikten etkilenmeyecek bir güzergaha ihtiyacınız olacak.
Oldukça ekstrem olan ama daha etkili olan bir yöntem ise BUG OUT VEHICLE(BOV) olarak bir tekne kullanılmasıdır. Bu yöntemle hem trafik gibi etkenlerden kurtulmuş olunur hem de eğer tekne yeterince büyük ise azımsanamayacak bir süreyi bu teknede geçirebiliriz.
BUG OUT VEHICLE(BOV) konusu çok derin bir konu olup sadece burada bahsi geçen örnekler ile sınırlandırılmamalıdır. Mesela bir dağ bisikleti ya da ufak bir zodyak da gayet güzel bir kaçış aracı olabilir.
Yanlız (sadece bu stratejiyi benimseyenler değil herkes için geçerli olmakla beraber) bu tarz bir eylem planında yakıt önemli bir yer tutar. Bu nedenle aracımızı her zaman faal ve belli bir mesafe (en azından bizi felaket noktasının ya da şehrin kalabalığının) uzağına atabilecek miktarda yakıtımızın olması gerekmektedir. Bunun için de etkin bir teknik depomuz ne zaman yaroya düşerse doldurmaktır. Yani iki katı benzinliğe giderek depoda en kötü yarım depo, ortalamada ise %75 depo yakıtla gezeriz ki C sınıfı dizel bir araç için bu en kötü 400 ortalamada ise 600km eder.
Kısaca BUG OUT stratejisinin avantajları ve dezavantajlarını düşündüğümüzde:
Avantajlar:
1- etki alanı büyük, yıkım oranı yüksek ya da uzun süreli felaketlerde badireden etkilenilmeyen bir yere gidildiği için uzun vadede başarı oranının yükselmesi
2-eğer araçta ikame edilmesi düşünülmüşse seyahat planı ve kaynak yönetimi düzgün yapılmışsa büyük bir esneklik sağlaması
Dezavantajlar:
1-felaketten sonra çok hızlı insiyatif alıp, eyleme geçilmesini gerektirdiğindem çok daha organize olmayı gerektirmesi (özellikle kaynakların bir kısmının BOV'a yüklenmesi ya da aile üyelerinin sağdan soldan toplanması gibi ulaşım planının kaotikliğinin artması gibi bir durumda)
2-tıpkı bir yılanın en zayıf olduğu anın deri değiştirdiği an olması gibi sizi ve hazırlıklarınızın intikal sırasında savunmasız olması
3-olası bir geçikme ya da kötü planlama nedeniyle aracınızla birlikte trafikte sıkışıp kalma riski(ya da deniz aracına yeterşnce hakim değilseniz deniz kaybolma gibi)
BİR SONRAKİ BAŞLIĞIMIZDA GÖRÜŞMEK ÜZERE...

BUG IN (YUVALANMA) STRATEJİSİ

Merhaba,

Daha önceki temel hazırlıkçılık stratejilerinden bahsetmiştik. Bu stratejilerden ilki olan BUG IN (YUVALANMA) stratejisini detaylı inceleyeceğiz. Temel olarak BUG IN yaparken normal evimizi ya da müstakilse bahçemizdeki ya da arazimizdeki bir yapıya sığınıyoruz. Felaket olarak adlandırdığımız hadise neticelenene kadar da mümkün mertebe yerleştiğimiz lokasyonu terk etmiyoruz. Bu nedenle de bu noktaya orada geçirmeyi planladığımız sürece yetecek kadar erzak, yakacak artık duruma göre ne ihtiyacımız varsa bu bölgeye stokluyoruz.
Bu stratejinin avantaj ve dezavantajlarına inecek olursak:
Avantajlar:
1- devamlı yaşadığımız bölgeyi düzenlediğimiz için faaliyetlerimizi hem daha kolay hem daha ucuz bir şekilde gerçekleştirebiliriz.
2- hazırlığınız yakında olduğu için ihtiyaç anında ulaşımda sıkıntı olmaması
3- yerleşim yaptığımız yeri çok iyi tanımamızdan ötürü çevreyi, gerçekleşebilecek tehditlerin farkında olmak ve buna göre tedbir alabilmek.
Dezavantajlar:
1- yaşadığımız felaketin yaşadığımız yeri derinden etkilemesi ya da çok daha şiddetli olması durumunda gidebilecek bir alternatifin olmaması.
2- normalde yaşadığımız yerin ufak olması ya da fayda sağlayan bir avantajının olmaması durumunda kapana kısılmaya benzer bir durumun ortaya çıkması.
3- yaşanılan yerin kalabalık olması gibi nedenlerle hazırlıklarımıza yönelik bir tehdidin gerçekleşebilme ihtimali.
Genel olarak bu strateji pek çok olayda  yeterli olmaktadır. Ancak temel olarak bu stratejiyi tutmayan çoğu kişi için ilk olarak yaşadığı yerde bir miktar hazırlık yapmakta olup ister istemez kısıtlı da olsa BUG IN yapmış olurlar.
Bu bakımdan hazırlık yaparken mümkünse öncelikle yaşadığımız yeri kendimiz için güvenli ve uzun süre yaşanabilir bir hale getirmek öncelikli olmalıdır.
BUG IN yöntemini apartmanda ve müstakil evde olmak üzere ikiye ayırabiliriz. Müstakil evde BUG IN yapmak nispeten kolaydır. Zor olan kısıtlı alandan ötürü apartman dairesinde bunu gerçekleştirmektir.
BUG IN yapmak için öncelikle yaşadığımız yerde iki şeyin mutlaka olması gerekmektedir.
1- Su
2- erzak
Su ve erzak miktarı bizi hayatta tutabilecek miktarda olmalı ve bu iki şey için mümkün mertebe dışarı çıkmamamız gerekmektedir.
Bunun dışında enerji, aydınlatma, mevsime/yerleşime göre ısıtma, haberleşme, ilk yardım gibi hazırlıklarımız da olmalıdır.
Ayrıca kişisel güvenliğimizi sağlamamıza yardımcı olacak çeşitli şeylerin olması da faydalı olacaktır.
Saklaması en zor olan şey SU'dur. Hem yer kaplar hem de ağırdır. Ayrıca erzağın aksine su sadece bedensel ihtiyaçlar için değil hijyen gibi pek çok farklı şey için kullanılmaktadır. Bu yüzden de en kıymetli şey SU'dur
Tahmin edersiniz ki apartman da BUG IN yapmak için de sizi en çok zorlayacak şey SU depolamaktır.
Bu yüzden apartmanda BUG IN  yapanların realistik olup eğer yakından güvenli su bulabilecekleri bir yer yoksa depolayabilecekleri SU miktarının götürebileceğinden daha fazla erzak vb. şeyler toplamasına gerek yoktur.
BUG OUT (SIVIŞMA) STRATEJİSİNDE GÖRÜŞMEK ÜZERE...

HAZIRLIKÇILIK KONSEPTLERİ

Hazırlıkçıların felaket anı için temel olarak iki stratejisi vardır.
1:BUG IN (yuvalanma)
2:BUG OUT (sıvışma)
Bu iki strateji birbirine ters yapıdadır ve hangisinin tercih edileceği kişiye ya da duruma göre değişir.
Temel olarak BUG IN felaket anında normalde kaldığınız ya da ikame ettiğiniz arazinizde olan eviniz ya da sığınağınıza yerleşip badireyi atlatana kadar ortalıkta dolanmamak olarak özetlenebilir.
BUG OUT ise bunun tam tersi olarak felaket anında belirlenen ve normalde kaldığınız yerden uzakta (genellikle vasıta ile ulaşılabilecek mesafede) ve güvenli bir noktada yer alan ev ya da sığınağa gidip durumun düzelmesini orada beklemek olarak tanımlanabilir.
Ayrıca ideal olarak bu BUG OUT stratejisinde bir veya daha fazla yine özel olarak hazır tutulan BUG OUT VEHICLE denilen sıvışma aracı olur.
Bu stratejilerden ilkini CASTLE DOCTRINE denilen türkçe olarak erkeğin evi onun kalesidir tabirine benzetebiliriz. Bu kapsamda öncelikle kaldığımız yerin güvenliğini sağladıktan sonra içerisine erzağımızı koyup çeşitli iletişim araçlarıyla durumu takip edip ortam düzelince yerimizden çıkıyıyoruz.
İkinci strateji ise ilk stratejinin aynen uygulanması ama bunu evimizde değil ikinci hatta üçüncü bir noktada gerçekleştiriyoruz. Ayrıca bu intikal sırasında varsa hem gerekli malzemeleri taşımak için hem de kendimizi hızlı ve güvenli bir şekilde götürmek için bir vasıta ayarlıyoruz.
Yanlız kimileri tıpkı MAD MAX filmindeki gibi tamamen mobil olmayı tercih edip BUG OUT vasıtlarını büyük ve içinde ikame edilebilir hale getirip (ya da bunkardan seçip) felaket enında evlerinden çıkıp bu araçlarında yaşamaya başlıyorlar. Karavan ya da tekne gibi seçenekleri düşünebilirsiniz.
Bu seçeneklerin hepsinin avantajı ve dezavantajı olmakla beraber (daha sonra ilgili başlıklarda detaylı bir şekilde incelenecektir) esasında seçim sizin imkanlarınızla alakalıdır.
Genellikle yabancı kaynakları takip ederseniz (meşhur malum belgesel de bu duruma tabi) insanların durumu abarttığını ya da belli noktaları saplantı haline getirdiğini görürsünüz. Ülkemizdeki ekonomik durum/imkanlar ve kültür düşünüldüğünde zaten bu tarz bir durum ortaya çıkamayacaktır.
Bir sonraki başlıklarımızda buluşmak üzere…

6 Eylül 2014 Cumartesi

HAZIRLIKÇILIK NE DEMEKTİR

Belgesel kanallarında denk gelmişsinizdir. Youtube gibi kanallarda arayarak bulabileceğiniz bir belgesel var. İsmi "Doomsday Preppers". İlk izlediğinizde gerek kültür farkı, gerekse ülkemiz ile ABD'nin arasındaki imkanların farklılığı nedeniyle yadırgasanız da (ya da en azından garipseseniz diyelim) aslında sakin bir kafayla düşünülünce çok mantıklı bir iş yaptıklarını anlayacaksınız.

Kendilerini başlarına gelebilecek potansiyel felaketlere hazırlayıp bu olayları minimum badireyle/zorlukla atlatmaya çalışan kişilere hazırlıkçı deniliyor.

Açıkcası bu konu ile ilgili bulabileceğiniz kaynakların çoğu yabancı (amerikan) kaynaklı. Bunun nedeni Amerikalıların bireyselci kültürleri. Aynı zamanda yıllarca Rusya ile olası bir nükleer savaş tehdidi altında geçen yılları da düşünebilirsiniz. Öte yandan bireysel silahlanmanın kolay oluşu, evlerin ve arazilerin büyük oluşu, gelir olarak harcanabilir bir miktarın daha faxla olmadı gibi unsurları eklediğinizde american prepper kültürünü elde ediyorsunuz.

Bu konuyu/konspeti memleketimize uyarlarsak açıkcası neden Türkiye'de daha önce bu kültür ortaya çıkmamış diye düşünmemiz lazım. Sanırım apartman hayatı, genel olarak harcanabilir gelirin kısıtlı olması, kaderci bir anlayışa sahip olmamız gibi sebebler benim aklıma gelenler.

Ancak ülkemizin başından geçen geçmiş afetleri, altyapıya ne kadar önem verdiğimizi, belli konularda dışa bağımlılığımızı vb. gerçekleri düşünürsek bizlerin olması gerekenden çok daha rahat ve kaygısız bir hayat sürdüğümüz gerçeği ortaya çıkacaktır.

Bu kapsamda öncelikle kendi yaşadığımız bölgenin/şehrin karşılaşabileceği afet vb. durumları düşünmek lazımdır. Rusya'nın yapacağı bir doğalgaz kesintisi Antalya'yı etkilemeyeceği gibi Akdeniz'de olası bir depremden oluşabilecek bir tsunami Ankara'yı vurmayacaktır. Ancak İstanbul'daki deprem Sivas'ı etkileyecektir. Çünkü ekonomik çöküntü nedeniyle gıda temini gibi sıkıntılar çıkabilir.