90’lara Geri Dönüşte Kendimizi Nasıl Hazırlamalıyız?
Kısım 2
ELEKTRİK
Elektrik: Şu anda hayatınızda sudan sonraki en gerekli şey elektrik. Elektrik ile hayati önemde neler yapıyoruz evimizde bakalım:
a) Buzdolabı/dondurucu (Yiyeceklerinizi depolayabilirsiniz)
b) Çamaşır yıkama
c) Bulaşık yıkama
d) Yemek pişirme (tost makinesi,elektrikli ocak/fırın ve mikrodalga)
e) Internet (internetalt yapısı çalışıyorsa)
f) Telefon (telefon alt yapısı çalışıyorsa)
g) Televizyon/radyo (ülke geneli bir sıkıntı yoksa)
h) Isınma (elektrikli soba, ufo, klima, kombi)
i) Yıkanma (termosifon ya da kombi üzerinden)
j) Temizlik (elektikli süpürge, el süpürgesi vb)
k) Bilgisayar/tablet vs
l) Cep telefonları
m) Aydınlanma
n) Asansör
Yukarıda bahsi geçen maddelerden daha da fazlası düşündükçe aklımıza gelebilir. Bunların çoğu yerine göre acil veya ehemmiyetli görünmese de özellikle uzun kesintilerde, ya da kısıtlı erişimde (mesela günde üç saat elektrikli verilmesi durumu) ya da sık kesintilerde, ya da şebekeden verilen elektriğin kalitesinin düşmesi durumunda size hiç sanmadığınız sürede illallah dedirtecektir.
Burada senaryo kasmaya gerek yok ama iki günlük bir kesintide dolaptaki gıdalarınızın halini, hatta marketteki gıdaların ne hale gelebileceğini bir düşünün. Ya da hafta sonu yaşanacak iki günlük bir kesintinin evinizdeki temizlik, çamaşır işlerini ne hale getireceğini, kışın kombinizi üç gün açamadığınızı düşünün.
Sık sık kesilen ve kaliteli olmayan elektriğin beyaz eşyalarınızı bozduğunda yüksek enflasyonlu ortamda ne tepki vereceğinizi hayal edin.
Maalesef elektriğe karşı verebileceğiniz reaksiyon tek başınıza özellikle apartmanda yeterli olmayacaktır. Apartmanınıza bir jeneratör alt yapısı kurulması gerekiyor. Evinize bir jeneratör almanız, alsanız bile çalıştırmanız pek pratik olmayacaktır.
En büyük sorun yiyecek temini. Buna alternatif olarak evinize bir soğutucu alıp ya da buzlukta yeterince buz biriktirerek elektrik kesintisinin uzaması durumunda buzluktaki buzları yukarı transfer ederek birkaç saat, ya da kritik gıdaları daha küçük hacimli soğutucuya atarsanız ve dikkatli olursanız birkaç gün kazanabilirsiniz. Ama uzun vadede bunun çözümü eve 12 voltla çalışan ve birkaç aküyle yedeklenmiş bir karavan tipi buzdolabı almak. Tabi bu dolaplar büyük bir aileyi ne kadar süre taşır tartışmalı.
Yine tasarruflu davranıp çamaşır bulaşık işlerinizi minimuma çekmek şart. Bu sayede daha az çamaşır, bulaşık yıkayıp hem bozulma riskini azaltabilir hem de su tüketimini kontrol edebilirsiniz. Muhtemelen elde yıkamaya hazır olmanız lazım. Tabi artan suyu biriktirmeyi unutmamalısınız.
Yemek pişirme için alternatif yöntemler bulmanız gerekiyor ama belki de en kolayı bu. Kampçı ocakları hem son derece pratik hem de dışarda da işe yaradıkları için boşa yapılan yatırım değil. Ayrıca yıkanma için ihtiyaç duyacağınız sıcak suyu da mecburen buradan bulacaksınız. O yüzden kalabalık aileler tüple tekrar tanışabilir.
Televizyona, bilgisayara ve internete mecburen veda edeceksiniz. Burada pille çalışan kendinden ekranlı DVD playerlar harikalar yaratıyor. Artık yüzüne bakmadığınız DVDler bu aletlerle sizi oyalayabilir. Yine evde pilli radyo, pille çalışan MP3 playerlar fark yaratabilir ama güneşle şarj edebilecek bir alt yapı kurmak faydalı. Bu yaşamsal gözükmese de uzun vadeli düşünüldüğünde moral bozan bir unsur. Evde küçük çocuğu olan anlar diyeyim ben size. Ancak DC elektrikle çalışan TV’Ler yada evde bir akü inverter sistemiyle çalışan uydu bağlantılı bir televizyon sistemine yatırım yapmak sizlere uzun vadede oldukça faydalı gelebilir. Kitap ve kutu oyunları yine hayat kurtarıcı olabilir.
Aydınlatmayı mecburen fenerler ve ışıldaklarla yapmamız gerekiyor. Ayrıca evde oldukça cömert ve farklı tipleri içeren bir pil stokunun olması çok önemlidir. Elektriksiz kaldığınızda pillerin ne kadar çabuk tükendiğine inanamayacaksınız ve artan enflasyonla birlikte genç neslin bilmediği şarjlı pil ve şarj aleti kombosuna merhaba diyeceğiz.
Isınma konusu çok sakat. Elektrikle ısınmasak bile elektrik olmadığı için kombinin çalışmamasına karşılık gelen bir durumu göğüslemek zor. Doğalgaz kesintisinde elektrikle ısınabiliriz ama elektrik yokken muhtemelen doğal gaz da olmayacağı için ancak eski tip katalitik sobalar. Eski ve soba bacası olan bir evdeyseniz ne kadar şanslı olduğunuzu kendinize hatırlatın.
TÜRK HAZIRLIKÇILAR / TURKISH PREPPERS
17 Haziran 2019 Pazartesi
11 Haziran 2019 Salı
90’lara Geri Dönüşte Kendimizi Nasıl Hazırlamalıyız? Kısım 1 SU
90’lara Geri Dönüşte Kendimizi Nasıl Hazırlamalıyız?
Kısım 1 SU
Su:
En can sıkıcı konu bu. Özellikle şehirde ve apartmanda yaşayan insanlar için. Su bir insanın oksijenden sonra en temel ihtiyacıdır. Ancak hem depolaması zor (özellikle apartmanda) hem de taşıması.
Zamanında İstanbul’daki kesintilerden dolayı açılan su istasyonlarını genç arkadaşlara anlatmadan önce böyle bir şey olabilir mi ya diye onlarla iddiaya girmeyi deneyebilirsiniz. Öncelikle evde su ile neler yapıyoruz bakmak lazım:
a) İçiyoruz (temiz olmalı - geri dönüşümü yok) b) Yemeklerde kullanıyoruz (temiz olmalı - geri dönüşümü yok)
c) Yıkanıyoruz (temiz olmalı - geri dönüşümü var)
d) Yiyecek hazırlıyoruz (temiz olmalı - geri dönüşümü var)
e) Bulaşık yıkıyoruz (temiz olmalı - geri dönüşümü var)
f) Elbiselerimizi yıkıyoruz (temiz olmalı - geri dönüşümü var)
g) Tuvalette kullanıyoruz (temiz olması şart değil - geri dönüşümü yok) (ortalama kullanım gelmeli-İlave tavsiyeler gelmeli) Su depolama sıkıntısı sadece hacim dışında içme ve yıkama/yıkanmada kullanılması için de belli bir sağlığa uygunluk seviyesinin ve ortam koşullarının sağlanması gerekiyor. Bu tek başına detaylı bir yazıyı gerektiren bir konudur. Ancak şu kesin ki su tüketimini maksimum tasarrufa çekebilmek elzem. Bunun için kamp, karavan veya teknede kalan insanlardan öğrenecek çok şeyimiz var. Öncelikle su nasıl sıralanmalı ona bakmalıyız: İçme>yıkanma>yıkama>atık(tuvalet ya da sulama olarak değerlendirilebilir) kısacası içme suyu çok kritik. Bunun için evimizde devamlı bir sistem kurmalı ve yedek çalışmalıyız.
Bu artık evdeki insan ve tüketim alışkanlığına göre en az iki hafta yetecek bir depolama şeklinde mi olur. Yoksa filtre vb. sistemlere de yatırımla mı olur mevcut imkânlarınızla değerlendirmeniz gereken bir unsur.
Ancak burada önemli olan şey su tüketimini korumanın üç altın kuralını kafamıza yerleştirmektir.
1. Asla ne yapacağımızı düşünmeden su kullanmamalıyız.
2. Suyun kendiliğinden akmasına izin vermemeliyiz
3. Giden suyu biriktirebilmeliyiz. Bir numaralı maddeye baktığımızda şunu anlamamız lazım hani bir laf vardır “Su akar Türk Bakar.” Su ile ilgili ne işimiz varsa daha suyu harcamaya başlamadan hazırlığımızı yapmalıyız, ve sadece o işe odaklanarak yapmalıyız. Bulaşık mı yıkayacağız (elektrik kesildi mesela) ya da banyo mu yapacağız asla gidip yıkama/yıkanma işine başladıktan sonra aa şunu da getireyim, aa elim deterjanlı kaldı vs vs yapmadan kafamızda hızlı bir prova yapmalıyız. Bu çok faydalı bir alışkanlıktır. İki numaralı madde ise aktif bir musluk/pompa sistemi kullanmaktır. Elle aktive edilen sistemler su harcamasını direk limitler zira siz düşlere daldığınızda ya da başka bir tabağa uzandığınızda boşa su akamaz. Ancak bir handikapı vardır. Bu da iki elinizi kullanmanızı kısıtlar. Bu nedenle en iyi yöntem ayakla basılabilen bir anahtar kullanmaktır.
Akıtmadığınız su boşa gidemez. Banyoda ise leğen ve maşrapa gibi eski Türkiye objeleri kullanmak çok faydalı. Hem su miktarı, hem ısısı kontrol altında olur. Hem de son maddeye hazırlık yapmış olursunuz. Üçüncü madde ise giden suyun giderden akıp gitmesine engel olmaktır. Su kirlendi diye değersizleşmiş değildir. En azından tuvalette kullanabilir ya da evdeki bitkileri vs sulayabilirsiniz. Bunun için evinizde leğen, kova ve kap bulundurmalısınız. Bu sayede yıkama/yıkanmada kullandığınız suyu şehir hayatı için en önemli sıkıntıyı yaratan tuvalet konusunda kullanabilirsiniz. Bu konuda abarttığımı düşünenler için https://www.cnnturk.com/2009/turkiye/02/04/ankarada.5.gunluk.su.kesintisi/512097.0/index.html “Ankara'nın Mamak ve Altındağ ilçelerine 5 gün süreyle su verilemeyecek. Su kesintisinin ilçeleri besleyen ana isale hattındaki boruda meydana gelen arızadan kaynaklandığı açıklandı.” https://www.cnnturk.com/2007/turkiye/07/19/ankarada.su.kesintisi.5.ay.surebilir/378162.0/index.html “Ankara'da 1 Ağustos'tan itibaren sular gün aşırı kesilecek. Kesintilerin 5 ay kadar sürebileceğini söyleyen Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, Ankaralıları küvet doldurup daha fazla israf yapmamaları konusunda uyardı.” Eğer deposu varsa apartmanınıza güvenmeniz de çok yerinde olur mu demek için öncelikle su deposunun temiz olduğunu, dolu olduğunu ve hidrofor (elektrik kesintisine karşı da jeneratör) sisteminin çalışır halde olduğuna emin olmanız gerekiyor.
Su:
En can sıkıcı konu bu. Özellikle şehirde ve apartmanda yaşayan insanlar için. Su bir insanın oksijenden sonra en temel ihtiyacıdır. Ancak hem depolaması zor (özellikle apartmanda) hem de taşıması.
Zamanında İstanbul’daki kesintilerden dolayı açılan su istasyonlarını genç arkadaşlara anlatmadan önce böyle bir şey olabilir mi ya diye onlarla iddiaya girmeyi deneyebilirsiniz. Öncelikle evde su ile neler yapıyoruz bakmak lazım:
a) İçiyoruz (temiz olmalı - geri dönüşümü yok) b) Yemeklerde kullanıyoruz (temiz olmalı - geri dönüşümü yok)
c) Yıkanıyoruz (temiz olmalı - geri dönüşümü var)
d) Yiyecek hazırlıyoruz (temiz olmalı - geri dönüşümü var)
e) Bulaşık yıkıyoruz (temiz olmalı - geri dönüşümü var)
f) Elbiselerimizi yıkıyoruz (temiz olmalı - geri dönüşümü var)
g) Tuvalette kullanıyoruz (temiz olması şart değil - geri dönüşümü yok) (ortalama kullanım gelmeli-İlave tavsiyeler gelmeli) Su depolama sıkıntısı sadece hacim dışında içme ve yıkama/yıkanmada kullanılması için de belli bir sağlığa uygunluk seviyesinin ve ortam koşullarının sağlanması gerekiyor. Bu tek başına detaylı bir yazıyı gerektiren bir konudur. Ancak şu kesin ki su tüketimini maksimum tasarrufa çekebilmek elzem. Bunun için kamp, karavan veya teknede kalan insanlardan öğrenecek çok şeyimiz var. Öncelikle su nasıl sıralanmalı ona bakmalıyız: İçme>yıkanma>yıkama>atık(tuvalet ya da sulama olarak değerlendirilebilir) kısacası içme suyu çok kritik. Bunun için evimizde devamlı bir sistem kurmalı ve yedek çalışmalıyız.
Bu artık evdeki insan ve tüketim alışkanlığına göre en az iki hafta yetecek bir depolama şeklinde mi olur. Yoksa filtre vb. sistemlere de yatırımla mı olur mevcut imkânlarınızla değerlendirmeniz gereken bir unsur.
Ancak burada önemli olan şey su tüketimini korumanın üç altın kuralını kafamıza yerleştirmektir.
1. Asla ne yapacağımızı düşünmeden su kullanmamalıyız.
2. Suyun kendiliğinden akmasına izin vermemeliyiz
3. Giden suyu biriktirebilmeliyiz. Bir numaralı maddeye baktığımızda şunu anlamamız lazım hani bir laf vardır “Su akar Türk Bakar.” Su ile ilgili ne işimiz varsa daha suyu harcamaya başlamadan hazırlığımızı yapmalıyız, ve sadece o işe odaklanarak yapmalıyız. Bulaşık mı yıkayacağız (elektrik kesildi mesela) ya da banyo mu yapacağız asla gidip yıkama/yıkanma işine başladıktan sonra aa şunu da getireyim, aa elim deterjanlı kaldı vs vs yapmadan kafamızda hızlı bir prova yapmalıyız. Bu çok faydalı bir alışkanlıktır. İki numaralı madde ise aktif bir musluk/pompa sistemi kullanmaktır. Elle aktive edilen sistemler su harcamasını direk limitler zira siz düşlere daldığınızda ya da başka bir tabağa uzandığınızda boşa su akamaz. Ancak bir handikapı vardır. Bu da iki elinizi kullanmanızı kısıtlar. Bu nedenle en iyi yöntem ayakla basılabilen bir anahtar kullanmaktır.
Akıtmadığınız su boşa gidemez. Banyoda ise leğen ve maşrapa gibi eski Türkiye objeleri kullanmak çok faydalı. Hem su miktarı, hem ısısı kontrol altında olur. Hem de son maddeye hazırlık yapmış olursunuz. Üçüncü madde ise giden suyun giderden akıp gitmesine engel olmaktır. Su kirlendi diye değersizleşmiş değildir. En azından tuvalette kullanabilir ya da evdeki bitkileri vs sulayabilirsiniz. Bunun için evinizde leğen, kova ve kap bulundurmalısınız. Bu sayede yıkama/yıkanmada kullandığınız suyu şehir hayatı için en önemli sıkıntıyı yaratan tuvalet konusunda kullanabilirsiniz. Bu konuda abarttığımı düşünenler için https://www.cnnturk.com/2009/turkiye/02/04/ankarada.5.gunluk.su.kesintisi/512097.0/index.html “Ankara'nın Mamak ve Altındağ ilçelerine 5 gün süreyle su verilemeyecek. Su kesintisinin ilçeleri besleyen ana isale hattındaki boruda meydana gelen arızadan kaynaklandığı açıklandı.” https://www.cnnturk.com/2007/turkiye/07/19/ankarada.su.kesintisi.5.ay.surebilir/378162.0/index.html “Ankara'da 1 Ağustos'tan itibaren sular gün aşırı kesilecek. Kesintilerin 5 ay kadar sürebileceğini söyleyen Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, Ankaralıları küvet doldurup daha fazla israf yapmamaları konusunda uyardı.” Eğer deposu varsa apartmanınıza güvenmeniz de çok yerinde olur mu demek için öncelikle su deposunun temiz olduğunu, dolu olduğunu ve hidrofor (elektrik kesintisine karşı da jeneratör) sisteminin çalışır halde olduğuna emin olmanız gerekiyor.
30 Mayıs 2019 Perşembe
90’lara Geri Dönüşte Kendimizi Nasıl Hazırlamalıyız? Kısım 0 GİRİŞ
90’lara Geri Dönüşte Kendimizi Nasıl Hazırlamalıyız?
Kısım 0
GİRİŞ
Mevcut ekonomik durum, ülkenin son yirmi yılda sergilediği iktisadi performans ve değişen dünya koşulları bizi Levent Kırca’lı 90’lar Türkiye’sine Atılgan’daki Scoty gibi ışınlıyor adeta. Mevcut jenerasyonun 18 yaş civarından itibaren 2001 doğumlu olması Cem Yılmaz’ın 31 Aralık 1999 gecesi Star ekranlarında yaptığı milenyum gösterisini (INSERT LINK) kaçırmış olmaları gibi ufak detayları da ihtiva etse de daha da önemlisi yüksek enflasyonlu, belediye çukurlarına düşen ya da elektrik kablolarında cereyana çarpılmanın mümkün olduğu bir dönemi yaşamadılar.
Eski Türkiye vs. Yeni Türkiye denilerek gerçekleştirilen değişimin bizleri uzun vadede nasıl etkileyebileceği düşünüldüğünde güncel örnekler olan Arjantin/Venezüella, bazı Doğu Avrupa Ülkeleri ve Pakistan/Bangladeş aklıma incelenmesi gereken örnekler olarak geliyor.
Uzun vadede kurdan, artan vergilerden ve bunların yarattığı ama gerçekten düşük açıklanan rakamların yarattığı fakirleşme ve daha ötesi yüksek faizin yarattığı işsizlik bizlere 90’lar nostaljisini gerçeğe dönüştürme şansı veriyor.
Pek çok uzantısı olan gündelik yaşamın lüks, konfor ve sürdürülebilirlik olarak bölümlendirilmesi durumunda önümüzdeki 10 yılda eskilere ait bazı gündelik hayat mücadelelerinin geri gelebilme riskinin artması demek olduğunu unutmamalıyız.
Örnek olarak o dönem sıklıkla yaşanan su, doğalgaz, elektrik ya da telefon kesintilerinin tekrar yaşanmaması için bir sebep yok. Tabi bir gecede cahil kaldık gibi bir durum söz konusu olmayacak. Ama zamanla ülkedeki genel fakirleşme ya da siyasi yapının çökmesi nedeniyle insan kaynağının verimli yönetilememesi bu alt yapı kalemlerinin bakım ve tamiratlarının azalmasına, üstün körü yapılmasına, ya da artan talebi karşılamak üzere gerekli yatırımların ötelenmesine neden olacaktır. Zamanla çukur yollar, kesintiden ya da düşük voltaj seviyesinden bozulan buzdolapları ya da kışın yanmayan kaloriferler, yetersiz alt yapı dolayısıyla internete bağlanamayan akıllı telefonlar gibi gündelik hayat sıkıntılarının geri dönmesine neden olabilir.
Bu kapsamda 90’lar Türkiye’sinde olan ve birer yedek vazifesi gören kömür sobalarının ortadan kalktığının farkındayız. Tam tersine o dönemki hayatımızda olmayan ve eksikliğinde bizleri panik tak hastasına çeviren İnternet ve Sosyal Medya gibi kavramların içinde olmamız gibi daha kompleks hayatlara itilmiş vaziyetteyiz. 90’larda bir walkmen, radyodan çekişmiş karışık kaset, şarjlı pil ve kaseti çevirmek için cepte taşınan kalemlerden akıllı telefon, bluetooth kulaklık ve power bank kombosuna evrilmiş bulunuyoruz.
Bu yüzden yavaş yavaş kendimizi yaşadığımız ülkeye adapte etmenin vakti geldi de geçiyor bile.
Açıkçası toplumun genelinin apartmanda yaşadığını düşünerek kafamdaki kurguyu yapmaya çalışıyorum. Öncelikle bir ev dışardan hangi hizmetleri alıyor diye bakıp bunlarda nasıl tasarrufa ve yedeklemeye gidebiliriz diye bakmak lazım.
18 Mayıs 2019 Cumartesi
postapokaliptik.com
merhaba,
oldukça uzun bir aradan sonra tekrar birşeyler karalama ve yazma çizme isteği içimde oluştu.
bunda en büyük rol özel hayatımın yavaşlaması ve başlıkta linkini verdiğim https://www.postapokaliptik.com/ sitesinden aldığım nazik davet oldu.
esasında bu blog yazarı olmanın ne kadar iyi bir his olduğunu unutmuşum.
kendimden ve sizlerden özür dilerim.
daha sık görüşmek üzere.
lütfen siteye göz atın. gerçekten büyük bir potansiyel vaat ediyor.
https://www.postapokaliptik.com/
oldukça uzun bir aradan sonra tekrar birşeyler karalama ve yazma çizme isteği içimde oluştu.
bunda en büyük rol özel hayatımın yavaşlaması ve başlıkta linkini verdiğim https://www.postapokaliptik.com/ sitesinden aldığım nazik davet oldu.
esasında bu blog yazarı olmanın ne kadar iyi bir his olduğunu unutmuşum.
kendimden ve sizlerden özür dilerim.
daha sık görüşmek üzere.
lütfen siteye göz atın. gerçekten büyük bir potansiyel vaat ediyor.
https://www.postapokaliptik.com/
29 Haziran 2016 Çarşamba
Ataturk Havalimani Saldirisi Hakkinda
Yazmayali 7 ay oldu.
Bugunluk bir istisna olsun dedim.
Ingilizce klavye nedeniyle ozur dilerim ama elimde bu var.
Blogger bazen duzeltme yaptigi icin turkce karakter ya da sacma kelimeler gorebilirsiniz.
Insane bazen elindekiyle yetiniyor degil mi?
Neyse...
Bu blogun pik yaptigi nokta ulke capindaki elektrik kesintisi olmustu.
O olaydan beri neredeyse her ay patlama oldu.
En son da bu patlamalarin en dramatik ikincisi oldu.
En dramatik olani Ankara patlamasi gibi gozukse de esasinda devlet mahallesindeki patlama.
Havalimani patlamasi da ikinci dramatik olan.
Burada olen/yaralanan insan sayisini degil verilen olayin oldugu bolgeye peneterasyondan bahsediyorum.
Devlet mahallesindeki patlamayi pkk yapmisti.
Ahl'deki patlamayi isid yapti.
Kisaca orgutten bagimsiz olarak (yani orgutlerin gucunden bagimsiz olarak) her yerde her sey ile karsilasabiliriz. Zaten bunu yetkililer de dogruluyorlar.
Bu olaylardan sonra ulke vatandaslari olarak refleks gosteriyoruz. Kendimizi korumaya kalkisiyoruz.
Mescal Guvenpark patlasindan sonra o bolgeye gitmemeye calisiyoruz, ya da Istiklal patlamasindan Sonra kirk yield bir gittigimiz Istanbul seyahatinde bosver Beyoglunu diyoruz, Simdi belki bir sure Ahl'yi kendimizden uzaklastiracagiz.
Ne zamana kadar bu boyle devam edecek...
Doktorun sigarayi birakmalisin dedigi ama paket ustune paket bitiren dayilara donduk...
Bu iste bir yanlis var...
Bugunluk bir istisna olsun dedim.
Ingilizce klavye nedeniyle ozur dilerim ama elimde bu var.
Blogger bazen duzeltme yaptigi icin turkce karakter ya da sacma kelimeler gorebilirsiniz.
Insane bazen elindekiyle yetiniyor degil mi?
Neyse...
Bu blogun pik yaptigi nokta ulke capindaki elektrik kesintisi olmustu.
O olaydan beri neredeyse her ay patlama oldu.
En son da bu patlamalarin en dramatik ikincisi oldu.
En dramatik olani Ankara patlamasi gibi gozukse de esasinda devlet mahallesindeki patlama.
Havalimani patlamasi da ikinci dramatik olan.
Burada olen/yaralanan insan sayisini degil verilen olayin oldugu bolgeye peneterasyondan bahsediyorum.
Devlet mahallesindeki patlamayi pkk yapmisti.
Ahl'deki patlamayi isid yapti.
Kisaca orgutten bagimsiz olarak (yani orgutlerin gucunden bagimsiz olarak) her yerde her sey ile karsilasabiliriz. Zaten bunu yetkililer de dogruluyorlar.
Bu olaylardan sonra ulke vatandaslari olarak refleks gosteriyoruz. Kendimizi korumaya kalkisiyoruz.
Mescal Guvenpark patlasindan sonra o bolgeye gitmemeye calisiyoruz, ya da Istiklal patlamasindan Sonra kirk yield bir gittigimiz Istanbul seyahatinde bosver Beyoglunu diyoruz, Simdi belki bir sure Ahl'yi kendimizden uzaklastiracagiz.
Ne zamana kadar bu boyle devam edecek...
Doktorun sigarayi birakmalisin dedigi ama paket ustune paket bitiren dayilara donduk...
Bu iste bir yanlis var...
4 Kasım 2015 Çarşamba
kapanış yazısı
Merhabalar...
Son yazımı yazalı oldukça uzun bir zaman geçti.
Sanırım en az 5-6 ay kadar bir süre söz konusu.
Bu süre zarfında bu blogu ihmal ettiğimi düşündüm.
Bazen gerçekten güzel, yazmaya değecek bir fikir ya da bir haber gelmesini bekledim. Bazen de varlığını bile unuttum.
Ama bugün emin oldum ki bu blog beni aşan bir mevzu oldu. Ülkemiz şartlarında bu noktaya getirebildim ancak.
Yaklaşık 14 aydır açık olan blogum an itibariyle toplam 6240 kez görüntülenmiş... Bunun da zaten 1/3ü türkiye geneli elektrik kesintisinin olduğu gün gerçekleşti.
Kısaca galiba bu blog işi buraya kadarmış.
Allahaısmarladık...
Son yazımı yazalı oldukça uzun bir zaman geçti.
Sanırım en az 5-6 ay kadar bir süre söz konusu.
Bu süre zarfında bu blogu ihmal ettiğimi düşündüm.
Bazen gerçekten güzel, yazmaya değecek bir fikir ya da bir haber gelmesini bekledim. Bazen de varlığını bile unuttum.
Ama bugün emin oldum ki bu blog beni aşan bir mevzu oldu. Ülkemiz şartlarında bu noktaya getirebildim ancak.
Yaklaşık 14 aydır açık olan blogum an itibariyle toplam 6240 kez görüntülenmiş... Bunun da zaten 1/3ü türkiye geneli elektrik kesintisinin olduğu gün gerçekleşti.
Kısaca galiba bu blog işi buraya kadarmış.
Allahaısmarladık...
15 Mayıs 2015 Cuma
Japon Deprem Uzmanı Kaneda: Marmara'da tsunami olur
Japon Deprem Uzmanı Kaneda: Marmara'da tsunami olur
15/05/2015
Bursa'da konuşan Japon Deprem Uzmanı Yoshıyuk Kaneda, Marmara Denizi'nde büyük bir toprak kayması halinde tsunami etkisi oluşabileceğini söyledi. Kaneda, olası bir tsunami tehlikesine karşın erken uyarı sistemi kurulmasını önerdi.
RADİKAL-Marmara Belediyeler Birliği’nin bu yıl 2'ncisini düzenlediği, Akıllı Belediyecilik Zirvesi kapsamında yapılan Afet Yönetimi oturumuna katılan Japon Deprem Uzmanı Yoshıyuk Kaneda ,Türkiye’deki depremler hakkında bilgi verdi. Türkiye ile Japonya’nın ortak çabalarının olduğuna dikkat çeken Kaneda, “1999’da Türkiye’de deprem olmuştu, o zaman Japonya yardım elini uzatmıştı, 2011’de Japonya’da yaşanılan afette benzeri yardımlaşma bu sefer Türkiye tarafından gerçekleşti” dedi.
“TSUNAMİ OLABİLİR”
Marmara Denizi'nde bir tsunami olma ihtimalinin hangi şartlarda oluşabileceğinin bilgisini veren Kaneda, “Bir toprak kayması olması durumunda denizin dibinde, hacimli ve kitlesel olarak yer değiştirme olursa bilhassa tsunami olması mümkün. Marmara Denizi’nin dibi ihtimali üzerinde konuşursak oldukça eğimli yapısı olduğunu söyleyebiliriz. Bu anlamda toprak kayması gibi bir durumun olması mümkün olabilir. Bu da tabi ki beraberinde tsunami etkisi yaratabilir. Şu anda elimizdeki verileri anlamlandırmaya çalışıyoruz. O nedenle depremin büyüklüğünün ne olduğunu söylemek mümkün değil. Tsunami veya benzeri afetlerin ortaya çıkması ihtimali üzerinde çalışıyoruz. Geçmişe yönelik bir çalışma da yapıyoruz, Marmara Bölgesi özelinde. Alan çalışmaları, simülasyon çalışmaları var, bunların hepsinden elde edilecek bulgular daha sonra tahmin ve öngörülerin ortaya çıkarılmasında kullanılacak” dedi.
“ŞU SAATTE DEPREM OLACAK DEMEK ZOR”
Depremlerin öngörü ya da tahmin süreci olduğunu ifade eden Kaneda, “Şu gün, şu saatte deprem veya afet gerçekleşecek diye tahmin çok zor. Genel olarak birkaç yıl içerisinde belirli bir bölgede oluşacak bazı durumları öngörebiliyoruz. Muhtemel deprem anında binaların tahliye edilmesi için planların yapılması, binaların kayıtlarının alınması önemli. İşin eğitim boyutu da var. Risklerin azaltılması, kayıpların yaşanması anlamında afet riskinin azaltılması önemli” diye konuştu.
“TÜRKİYE’DE TSUNAMİ UYARI SİSTEMİ KURULMALI”
Türkiye ile Japonya arasındaki işbirliği çerçevesinde depremle ilgili simülasyon temelli araştırmalar yapıldığını ifade eden Kaneda, “Japonya’da tsunami için bir erken uyarı sistemi mevcut, böyle bir sistemin Türkiye için de kurulması faydalı olacaktır. Erken uyarı sistemi Japonya’da iki farklı amaçlı çalışıyor. Bir bilgi verilmesi amacında bir de bire bir verilerin değerlendirildiği ortamlarda kullanılıyor” dedi.
Edip TEKİN/BURSA/DHA
kaynak:radikal gazetesi
15/05/2015
Bursa'da konuşan Japon Deprem Uzmanı Yoshıyuk Kaneda, Marmara Denizi'nde büyük bir toprak kayması halinde tsunami etkisi oluşabileceğini söyledi. Kaneda, olası bir tsunami tehlikesine karşın erken uyarı sistemi kurulmasını önerdi.
RADİKAL-Marmara Belediyeler Birliği’nin bu yıl 2'ncisini düzenlediği, Akıllı Belediyecilik Zirvesi kapsamında yapılan Afet Yönetimi oturumuna katılan Japon Deprem Uzmanı Yoshıyuk Kaneda ,Türkiye’deki depremler hakkında bilgi verdi. Türkiye ile Japonya’nın ortak çabalarının olduğuna dikkat çeken Kaneda, “1999’da Türkiye’de deprem olmuştu, o zaman Japonya yardım elini uzatmıştı, 2011’de Japonya’da yaşanılan afette benzeri yardımlaşma bu sefer Türkiye tarafından gerçekleşti” dedi.
“TSUNAMİ OLABİLİR”
Marmara Denizi'nde bir tsunami olma ihtimalinin hangi şartlarda oluşabileceğinin bilgisini veren Kaneda, “Bir toprak kayması olması durumunda denizin dibinde, hacimli ve kitlesel olarak yer değiştirme olursa bilhassa tsunami olması mümkün. Marmara Denizi’nin dibi ihtimali üzerinde konuşursak oldukça eğimli yapısı olduğunu söyleyebiliriz. Bu anlamda toprak kayması gibi bir durumun olması mümkün olabilir. Bu da tabi ki beraberinde tsunami etkisi yaratabilir. Şu anda elimizdeki verileri anlamlandırmaya çalışıyoruz. O nedenle depremin büyüklüğünün ne olduğunu söylemek mümkün değil. Tsunami veya benzeri afetlerin ortaya çıkması ihtimali üzerinde çalışıyoruz. Geçmişe yönelik bir çalışma da yapıyoruz, Marmara Bölgesi özelinde. Alan çalışmaları, simülasyon çalışmaları var, bunların hepsinden elde edilecek bulgular daha sonra tahmin ve öngörülerin ortaya çıkarılmasında kullanılacak” dedi.
“ŞU SAATTE DEPREM OLACAK DEMEK ZOR”
Depremlerin öngörü ya da tahmin süreci olduğunu ifade eden Kaneda, “Şu gün, şu saatte deprem veya afet gerçekleşecek diye tahmin çok zor. Genel olarak birkaç yıl içerisinde belirli bir bölgede oluşacak bazı durumları öngörebiliyoruz. Muhtemel deprem anında binaların tahliye edilmesi için planların yapılması, binaların kayıtlarının alınması önemli. İşin eğitim boyutu da var. Risklerin azaltılması, kayıpların yaşanması anlamında afet riskinin azaltılması önemli” diye konuştu.
“TÜRKİYE’DE TSUNAMİ UYARI SİSTEMİ KURULMALI”
Türkiye ile Japonya arasındaki işbirliği çerçevesinde depremle ilgili simülasyon temelli araştırmalar yapıldığını ifade eden Kaneda, “Japonya’da tsunami için bir erken uyarı sistemi mevcut, böyle bir sistemin Türkiye için de kurulması faydalı olacaktır. Erken uyarı sistemi Japonya’da iki farklı amaçlı çalışıyor. Bir bilgi verilmesi amacında bir de bire bir verilerin değerlendirildiği ortamlarda kullanılıyor” dedi.
Edip TEKİN/BURSA/DHA
kaynak:radikal gazetesi
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)